Oda müziği denince akla hemen keman, piyano, viyolonsel gelir de, nefesliler, hele de bakır nefesliler sözkonusu olduğunda, sanki dev bir orkestranın gücünü kendilerinde toplamışlar gibi, üç-beş kişilik bir çalgı topluluğunun kıyameti koparması beklenir-dolayısıyla, bir bakır nefesli çalgilar beşlisi, örneğin, koskoca bir salonu doldurabilecek, tınlatabilecek bir oda müziği topluluğu olarak, müzik dünyasında apayrı bir yer tutar. Diğer yandanç, hele de icracıların ustalığına diyecek bir şey yoksa, en hassas, en kırılgan, billursu tınıların iç-içe geçtiği, ışımalı bir ses örgüsü de çalgı ortamının harcı, alamet-i farikası olacaktır.
İşte, tam da böyle bir oluşum, GOLDEN HORN BRASS (GHB) topluluğu, 19 yılı aşkındır ülkemizin bu alandaki önde gelen temsilcisi, yüz akı. 2006 yılında Begüm Gökmen tarafından kurulan ve faaliyetlerini bugüne dek kesintisizce sürdürmeyi başaran, Türkiye'nin ilk ve en uzun soluklu bakır nefesli beşlisinden söz ediyoruz: Andante dergisinin 2014'te beşincisini düzenlediği Donizetti Klasik Müzik Ödüllerin'de Yılın Oda Müziği Topluluğu kategorisinde, Birincilik ödülüne layık görülmeleri boşuna değil, her biri alanında usta birer müzisyen, solistliklerinin yanında deneyimli birer orkestra elemanı ve eğitimci olan beş seçkin müzisyenin güç birliğiyle oluşan bu topluluk, yurtiçindeki sayısız konserin yanısıra yurt dışında, en prestijli organizasyonlarda da, ülkemizi en iyi şekilde temsil ediyor.
Müzik dünya algısını değiştirebilir mi, sorusuna olumlu cevap verebilenler için çalıyorlar. İki trompet, korno, trombon ve tubadan oluşan topluluğun repertuvarı son derece renkli ve çeşitli; barok, klasik, caz, pop, hatta halk ezgilerinin sofistike düzenlemeleri arasında sınır tanımayan bir çoğulculuğa sahipler-tabi titiz, tutarlı bir seçkiyi biraraya getirmek kaydıyla... Birçok bestecimize verdikleri siparişlerle sağladıkları motivasyon bir yanda, uzun yıllardır "eğitim konserleri" başlığı altında sürdürdükleri, yaygın ve genç kitleleri müzikle buluşturma, yetiştirme amaçlı faaliyetleri diğer yanda, müziğin toplumsallaşma adına ne denli değerli bir alan olduğunu vurgulamaktan geri durmuyorlar.
Sorumluluk alanlarını müziklerini en iyi biçimde çalmakla sınırlandırmıyorlar; dünyamızın geleceğiyle ilgili, görevlerimizle ve rollerimizle ilgili mesajları her fırsatta aktarıyorlar; yaşanan ortamla derinlikli bir ilişki kurmayı-şehir, müzik, gençlik ve çevre arasındaki ilişkiyi güçlendirmeyi-önemsiyor, sıcak nefeslerini bunun için kullanıyorlar.
Borazanları bizim için çalıyorlar!